3 Aralık 2014 Çarşamba

Başarının Sırları

ReBorn: Öncelikle Bülent Bayram kimdir? Bize biraz bahsedebilir misiniz?
Bülent Bayram: Bülent Bayram, Vodafone Yetenek Geliştirme Direktörü ’dür. 3 senedir bu pozisyondayım. Daha öncesinde farklı gıda sektörlerinde uluslararası deneyimlerim oldu. Hep İK alanındaydım. Yaklaşık 11 sene İngiltere, Fransa ve Amerika deneyimlerim oldu. Daha öncesinde 2 sene Türkiye’deydim. Şuan da iş tanımıma baktığımızda; tüm işe alımlar, yetenek yönetimi, eğitim ve gelişim departmanlarından sorumluyum. Kişisel hayatımdan bahsedecek olursam; eşim Fransız ve 2 kızımız var. Zamanım da bu şekilde onlarla geçiyor.

ReBorn: Peki, Yetenek Geliştirme Direktörü nedir? Ne iş yapar?
Bülent Bayram: Bunu zaten hala tanımlayabilmiş değilim, annem hala ne iş yaptığımı bilmez.  Aslında şöyle açıklayabilirim; şuan da organizasyonda çalışanlar, organizasyonda çalışmayıp potansiyel çalışanlar ve bizimle bir şekilde yolculuklarını bitirip başka organizasyonlarda çalışanların tüm ekosistemine baktığımızda, ben ilk başta benimle çalışmak isteyenleri nasıl Vodafone ‘a çekebiliyorum? Bizimle çalışmaya başladıktan sonra, onların adaptasyon sürecini nasıl yönetiyoruz? Mevcut çalışanlarımızı nasıl geliştiriyoruz? Nasıl geri bildirim veriyoruz? Akabinde nasıl terfii ettiriyoruz? Nasıl lider haline getiriyoruz? Ve farklı organizasyonlara geçerken de bu süreci nasıl yönetiyoruz? Ben aslında bunların 3 tanesine dokunuyorum. Bunlardan bir tanesi; yeni arkadaşların işe alımı ve işe alımla alakalı tüm süreçler, geldikten sonra buradaki tüm yetenek yönetimi süreçleri ve onun akabinde de hem kişisel hem de profesyonel anlamda büyüyüp, gelişmeleri konularında eğitim ve gelişmelerini sağlamaya yönelik çalışmalar yapıyoruz. Dolayısıyla yetenek geliştirme, mevcut yeteneklerinin farkındalıkları konusunda onlara yardımcı olma ve kariyer planlamaları doğrultusunda geliştirmek istedikleri yeteneklerini, geliştirme konusunda bir takım platformlar ve desteklerinden sorumlu alana sahibim.

ReBorn: Şuan da bulunduğunuz konum itibariyle, eskiden beri hayalini kurduğunuz yerde misiniz? Yoksa "Gidişat beni buraya getirdi" mi diyorsunuz?
Bülent Bayram: Aslında “Küçüklüğümden beri hayalini kurduğum yerdeyim.” diyen kişiye rastlama ihtimalimiz düşüktür. Tabi ki diyen varsa ne mutlu. Aslında benim biraz gelişti diyebilirim. En başından, staj yaptığım zamanlardan beri ben, İnsan Kaynaklarına gelmek istiyordum. Onun öncesinde ise farklı bir hikayeye sahibim. Pilot olmak istiyordum ancak gözümle alakalı bir sağlık sebebinden ötürü olmadı. Tabii ki olmayınca dünya sona ermiyor. Başka alternatifleri değerlendirmeye başladım. Üniversiteye girdim, o esnada İK alanında staj yaptım ve oradaki hocam beni çok etkilemişti. Onunla tanışmamdan sonra “Acaba İK nedir?” , “Bu alanda ben neler yapabilirim?”, “Bana uygun mudur?” sorularını düşünmeye başladım. Devamında, devamlı insanlarla iç içe olan, insan ilişkileri üzerinden yürütülen gerek stajlarda, gerekse işlerde bulundum. Buda bana motivasyon sağladı. Dolayısıyla insanlarla çalışıp, doğru ilişkileri, doğru zamanlarda, doğru köprülerle kurup onların hayatında farklılık yaratmak beni her zaman heyecanlandırmıştır. Tam anlamıyla hayalim şuan ki konumum diyemezdim ama gidişatım, deneyimlerim, çabalarım ve yaptığım işler buraya doğru geldi. Ama şuan ki konumum, İK alanında çalışmayı düşünen biri için çokta büyük bir sürpriz değil.

ReBorn: Peki iş hayatınızda belli başarılara imza attığınızı görüyoruz. Siz başarının sırrını neye bağlıyorsunuz?
Bülent Bayram: Başarının sırrı bence hiç vazgeçmemek. Çünkü hayatınızda karşınıza o kadar çok engeller çıkıyor ki; eğer engellere odaklanıp, “Bu olmayacak galiba.” Diye bakarsanız, hiçbir şekilde başarılı olamazsınız. Mesela, bir buz pateni yarışmasını düşünün. Yarışmaya katılan arkadaş, düşmemeye odaklanırsa hiçbir zaman başarılı olamıyor. Belki gerçekten düşmüyor ama şampiyon da olamıyor. Ama, şampiyon olmaya odaklanıp; bu esnada da “Yapmamam gerekenlerden bir tanesi de; düşmemek” diyorsa bu onu başarıya ulaştırıyor. Biraz da ileriyi görebilmek, bunu hayal edebilmek ve başarılı olmanın ne olduğunu tanımlayabildikten sonra, oraya giden engeller doğal olarak ortadan kalkıyor. Eğer hedefiniz belli değilse, hem siz her tarafa gidebiliyorsunuz; hem de insanlar sizi başka yöne çekebiliyor. Ama hedefiniz belli olduğu takdirde, zikzaklar çizseniz bile yine de doğru yolda gidiyorsunuz. Dediğim gibi birincisi; vazgeçmemek. İki; nereye gittiğinizi bilmek. Üç; engellere değil, hedefinize ulaşırken ki eksiklere odaklanmak. Dört ise; mevcut kaynaklara, mevcut sistem ve süreçlere dayanarak geleceği planlamak.  Başarının tanımında; YOK ile EKSİK çok kalın bir çizgiyle ayrılmıştır aslında. “Ben bunu yapacağım ama, bu yok.” Derseniz hedefinize ulaşamazsınız. “Ben bunu yapacağım ama, bu eksik.” Derseniz, hayallerinize odaklanma sürecinde; eksikleri gidermeye yönelik çalışmalar yapar, adım adım hedefe yaklaşırsınız. Eksik demek, doğal olarak tamamlanacak bir şey demek. O yüzden başarıya ulaşabilmek için; yok değil, eksik demelisiniz.

ReBorn: İş hayatında başarılı olan insanları genellikle kendini işine adamış bir şekilde görüyoruz. Sizin de evli olduğunuzu biliyoruz. İş ile özel hayat arasındaki bu dengeyi kurabiliyor musunuz?
Bülent Bayram: Aslında ben bu soruyu özellikle Amerika’dayken çok düşünmüştüm. O zaman çocuğumda yoktu. Benim kişisel görüşüm; ben özel hayatımla, profesyonel hayatımı keskin bir çizgiyle ayırmalıyım diye bakmıyorum. Eğer ben bu çizgiyi çizer, sonrasında çizgiyi aşar, ağırlığı tek tarafa verirsem; ben kendimi mutsuz ettiğimi gördüm.  Hayatın bir bütün olduğunu düşünüyorum. Ve ben iş hayatımda işimi profesyonel bir şekilde, hakkıyla yönettiğimde, özel hayatıma da öncelik vermem gerektiğini düşünerek; o tarafa da ağırlık verebiliyorum. Aslına bakarsak; ben hayatımda, ağırlığı tek yöne verip, “Ağırlığı o tarafa verdim, bu taraf eksik kaldı.” Diyebileceğim mazeretlerin oluşmasına izin vermiyorum. Dolayısıyla iş ve özel hayat diye ayırmaksızın ben hayatıma bir bütün olarak bakıyorum. Tabii ki aile çok önemli. Yeri geldiğinde onlara kanalize olmak lazım. İş hayatı da bir o kadar önemli ki zamanımızın çoğunu orda geçiriyoruz. Eğer tüm hayatınızda sahip olduğunuz başlıca değerleri kırmızı bir çizgiyle çizip, birbirinden ayırdığınız ve bu ayrıma uyamadığınız zaman mutsuz ve stresli oluyorsunuz. O yüzden hayata bir bütün olarak bakılması gerektiğini düşünüyorum. Bir de ben şuna inanıyorum; ben evde nasılsam iş yerinde de öyleyim. İş yerine geldiğim zaman, farklı bir insan olmak için kendimi bir kalıba sokmuyorum. Enerjimi, kendimi olmadığım ama olması gereken bir kalıba sokmaya harcamaktansa, işimi en iyi şekilde yapmaya harcıyorum. Ben, ben olabiliyor muyum? Bu çok önemli. Mesela özel hayatında çok farklı olup, işe geldiğinde “ben katı ver sert durmalıyım” düşüncesini savunan ve enerjisini buna harcayan çok fazla insan var. Bir kısmı başarabiliyor. Ancak bir süre sonra oldukça zor olmalı. İş hayatında bir şekilde samimi olmanız lazım. Samimi olmayan liderler bunu ekiplerine ve organizasyonlarına istemeseler de yansıtıyorlar. Aslında bu kişiler farkında olmadan bir bütünü etkiliyor.

ReBorn: Mesela insanlar şunu yapmakta çok zorlanıyorlar; diyelim ki çok stresli bir gün geçirdiler, işten çıktıktan sonra bunu ailelerine yansıtabiliyorlar. Ya da evde eşiyle tartıştı, çocuğuyla alakalı bir problem yaşadı, bunu geldiğinde işine yansıtabiliyor. Ve aslında bunu yapmak motivasyonda düşüş, ilişkilerde yıpranmalara sebebiyet veriyor. Sizce bu ayrım nasıl yapılmalı ?
Bülent Bayram: Ben şuna inanıyorum; profesyonel hayatta, ilişkilerinizde yaşadığınız olaylar tabi ki motivasyon düşürebilir. Ancak bunun farkında olmak önemli. Siz evi işe, işi eve taşıdığınızda insanlar bunun farkında oluyor. Önemli olan, sizin bunun bilincinde olabilmeniz. Ben eğer yalnız başına çalışan bir insan olsam ve evdekini işe götürüyor olsam, sorun olmaz. Etkileyebileceğim kimse yok. Ancak benim belli bir ekibim var. Bu aşamada ekibimin motivasyonu, enerjisi ve benden ilham alabilmeleri çok önemli. Aynı şekilde, evde benden ilgi ve sevgi bekleyen bir ailem var. Dolayısıyla ben evdekini işe, iştekini eve götürerek onlara haksızlık edemem.

ReBorn: Peki, işe alımlardan da sorumlu olduğunuzu biliyoruz. Bu aşamada dikkat ettiğiniz başlıca faktörler nelerdir?
Bülent Bayram: Tabii ki her şirketin, her firmanın aradığı başlıca bir değer var. Fakat aslına baktığımızda hepsinin alt yapısında aynı arayış var. Ama bazı şirketlerin ön plana çıkardıkları ve kültürlerini daha iyi temsil ettiğine inandıkları değerler vardır. Öznel konuşacak olursak bu aşama da bizim aradığımız başlıca 3 değer var. Bir tanesi; "Bu işi gerçekten yapabiliyor mu?" Buda özgeçmişinde, okuduğu okulda, yaptığı işlerde, tecrübelerinde bunu yansıtıyor. İkincisi; "Bu işi gerçekten severek yapar mı?" Çünkü ben severek yapılan bir işin başarısızlıkla sonuçlanmayacağı, onun bir şekilde başarıya ulaştırılacağı düşüncesindeyim. Sonuncusu ise; "Bu organizasyona ya da bu işe uyar mı? Uyum sağlayabilir mi? Kültür uyumu, iş yapış şeklimiz,ilişkimiz, enerjimiz birbirine yakın mı?" Her biri işe alım esnasında önemsenecek ve dikkat edilecek faktörlerdir. Aslında iş görüşmesine geldiğinizde; ilk aşamada el sıkışırken aranan pozisyona uyup, uyamayacağınızı yansıtıyorsunuz.  Bu konuda, belli bir tecrübeden sonra yanılma payımız az oluyor ve uzun uzun görüşmelere, çeşitli mülakatlara ihtiyaç duymuyoruz çoğu zaman. Biz işe alımlar esnasında fonksiyonel uyumdan çok, kültürel uyuma bakıyoruz. Çünkü fonksiyonel uyum kısa vadede başarıya ulaştırırken, uzun vadede fayda sağlayamıyor. Uzun vadede başarılı olabilmek için kültürel uyum başlıca aradığımız faktörlerden biri. Bunun için de aslında, belli testler, belli değerlendirme merkezleri yapıyoruz ve bu aşama da klasik iş görüşmelerinden çok sunumlar, vaka analizlerine yer veriyoruz.

ReBorn: Hayatta pişmanlıkları olan insanlar, henüz bir yola başlamamış ve ne yapacağını bilmiyor olan insanlar, yanlış bölüm okuduğunu düşünenler için geç mi kalındığını düşünüyorsunuz?
Bülent Bayram: Geç mi? Tabii ki değil. Nedenine gelecek olursak; karamsar olacaksanız, beyaz bir oda da sizi karamsar yapar, siyah bir oda da sizi karamsar yapar. Hayatınız tamamen sizin bakış açınıza göre şekillenebilir. Her alanda olduğu gibi, ben mutluluğun iş hayatında da önemli olduğunu düşünüyorum ve mutluluğun, hayatın bir getirisi değil; kişinin tercihi olduğuna inanıyorum. Aynı zamanda, insanın kendiyle barışık olması taraftarıyım. Geçmişinizle, yaptığınız hatalarla, onlardan öğrendiği derslerle ve bundan sonra yapacaklarıyla... İnsanlar hata yapıyor; önemli olan hata yapmamak değil, yapılan hatalardan dersler çıkarabilmek, hatanın olumsuz tarafına değil; hatanın getirdiği dersin olumlu tarafına odaklanmak... Bunun dışında; bundan 20 sene önce, mezun olunan okullara ve bölümlere bakılırdı ve işe alım buna göre yapılırdı. Belli üniversiteler dışında gelen iş görüşmeleri, özgeçmişine bakmaksızın eleniyordu. Aslında şimdi dönüp baktığımızda, insanlara ne kadar haksızlık edildiğini görüyoruz. Ne okuduğunuz değil, okuduğunuzla ne yaptığınız önemli. Bu aşamada istek çok önemli. Ne istiyorsunuz? İstediğiniz bir fark yaratmaksa, nerede okuduğunuzun ve ne okuduğunuzun bir önemi yok. Ama istediğiniz karamsar olmak, yaptığınız yanlış seçimlerden ötürü keşkelerle yaşamaksa; onun için okumamış olmanız da, en iyi üniversitelerde onlarca bölüm bitirmeniz de anlamsız. Sonuç aynı... Dolayısıyla bu hususta pozitif olmanız ve nereye gideceğinizi bilmeniz çok önemli. Bazı insanlar kötü tecrübelerden dolayı karamsarlığa düşebiliyorlar. Ancak bugün başarılı insanlara baktığımızda, çok kötü olaylar yaşamış, her defasında sıfırdan başlamış olmalarına rağmen bunlardan çıkardıkları derslerle belli bir konuma gelebildiklerini görüyoruz. Hayatın sizi rüzgarın savurduğu gibi oradan oraya savurmasına izin vermeyin, rüzgar essin ancak siz bir dala tutunun. "Hayatta benim tek bir hedefim var, başka da bir şey istemiyorum." da doğru değil. Bir yön belirlemeniz ve o yöne gitmeniz önemli. Ne olmak istiyorsanız onu konuşmanız lazım. Bizim yaptığımız en büyük hata; ne olmayacağımıza odaklanmak. Sahip olmak istemediklerimiz hakkında konuşmak, bizim yerimizde saymamıza sebep olur. Çünkü bu aşamada biz ne yapmayacağımızı biliyoruz, ancak bize ne yapacağımız lazım! Siz ne istediğinizi bildiğiniz ve bunu konuştuğunuz takdirde insanlar size yardımcı oluyor. Odak noktamız, geçmiş değil; gelecek olmalı, yaşadıklarımıza değil, yaşayacaklarımıza odaklanmalıyız.

ReBorn: Son olarak, yalnızca iş hayatında değil; istedikleri her alanda başarılı olmak isteyen bireylere ne tavsiye edersiniz?
Bülent Bayram: Ben öncelikle, her insanın "Beni ne heyecanlandırıyor? Beni ne mutlu ediyor? Ben ne yaparken zaman akıp gidiyor?" sorularının cevabını bilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bunun farkında olmak, olabilmek çok önemli. Başarının sırrı biraz da kendini tanımaktan geçiyor. Bunun cevabını bulamıyorsanız, yalnız değilsiniz; arkadaşlarınıza, ailenize ve çevrenizkilere sorun. "Sen beni ne zamanlarda, ne yaparken mutlu görüyorsun?" sorusunun cevabı çoğunlukta aynıysa bu da size yol gösterici niteliktedir. Bu aynı zamanda size farkında bile olmadığınız bir özelliğinizle tanışma fırsatı verebilir. Hedeflere ulaşmak; kendini tanımak, kendinle barışık olmak, kendine güvenmek, hedef belirlemek ve yapılmayacaklara değil, yapılacaklara odaklanmaktan geçiyor. Hedefinize ulaşmak için gerekli 15 şeyi yazın, bunların 10 tanesini yapın, hedefinize ulaşırsınız. Aslında hepsi bundan ibaret

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder