ReBorn: Öncelikle Bülent Bayram kimdir? Bize biraz
bahsedebilir misiniz?
Bülent Bayram: Bülent Bayram, Vodafone Yetenek Geliştirme
Direktörü ’dür. 3 senedir bu pozisyondayım. Daha öncesinde farklı gıda
sektörlerinde uluslararası deneyimlerim oldu. Hep İK alanındaydım. Yaklaşık 11
sene İngiltere, Fransa ve Amerika deneyimlerim oldu. Daha öncesinde 2 sene
Türkiye’deydim. Şuan da iş tanımıma baktığımızda; tüm işe alımlar, yetenek
yönetimi, eğitim ve gelişim departmanlarından sorumluyum. Kişisel hayatımdan
bahsedecek olursam; eşim Fransız ve 2 kızımız var. Zamanım da bu şekilde
onlarla geçiyor.
ReBorn: Peki, Yetenek Geliştirme Direktörü nedir? Ne iş
yapar?
Bülent Bayram: Bunu zaten hala tanımlayabilmiş değilim, annem
hala ne iş yaptığımı bilmez. Aslında
şöyle açıklayabilirim; şuan da organizasyonda çalışanlar, organizasyonda
çalışmayıp potansiyel çalışanlar ve bizimle bir şekilde yolculuklarını bitirip
başka organizasyonlarda çalışanların tüm ekosistemine baktığımızda, ben ilk
başta benimle çalışmak isteyenleri nasıl Vodafone ‘a çekebiliyorum? Bizimle
çalışmaya başladıktan sonra, onların adaptasyon sürecini nasıl yönetiyoruz?
Mevcut çalışanlarımızı nasıl geliştiriyoruz? Nasıl geri bildirim veriyoruz?
Akabinde nasıl terfii ettiriyoruz? Nasıl lider haline getiriyoruz? Ve farklı
organizasyonlara geçerken de bu süreci nasıl yönetiyoruz? Ben aslında bunların
3 tanesine dokunuyorum. Bunlardan bir tanesi; yeni arkadaşların işe alımı ve
işe alımla alakalı tüm süreçler, geldikten sonra buradaki tüm yetenek yönetimi
süreçleri ve onun akabinde de hem kişisel hem de profesyonel anlamda büyüyüp,
gelişmeleri konularında eğitim ve gelişmelerini sağlamaya yönelik çalışmalar
yapıyoruz. Dolayısıyla yetenek geliştirme, mevcut yeteneklerinin
farkındalıkları konusunda onlara yardımcı olma ve kariyer planlamaları
doğrultusunda geliştirmek istedikleri yeteneklerini, geliştirme konusunda bir
takım platformlar ve desteklerinden sorumlu alana sahibim.
ReBorn: Şuan da bulunduğunuz konum itibariyle, eskiden
beri hayalini kurduğunuz yerde misiniz? Yoksa "Gidişat beni buraya
getirdi" mi diyorsunuz?
Bülent Bayram: Aslında “Küçüklüğümden beri hayalini kurduğum
yerdeyim.” diyen kişiye rastlama ihtimalimiz düşüktür. Tabi ki diyen varsa ne
mutlu. Aslında benim biraz gelişti diyebilirim. En başından, staj yaptığım
zamanlardan beri ben, İnsan Kaynaklarına gelmek istiyordum. Onun öncesinde ise
farklı bir hikayeye sahibim. Pilot olmak istiyordum ancak gözümle alakalı bir
sağlık sebebinden ötürü olmadı. Tabii ki olmayınca dünya sona ermiyor. Başka
alternatifleri değerlendirmeye başladım. Üniversiteye girdim, o esnada İK
alanında staj yaptım ve oradaki hocam beni çok etkilemişti. Onunla tanışmamdan
sonra “Acaba İK nedir?” , “Bu alanda ben neler yapabilirim?”, “Bana uygun
mudur?” sorularını düşünmeye başladım. Devamında, devamlı insanlarla iç içe
olan, insan ilişkileri üzerinden yürütülen gerek stajlarda, gerekse işlerde
bulundum. Buda bana motivasyon sağladı. Dolayısıyla insanlarla çalışıp, doğru
ilişkileri, doğru zamanlarda, doğru köprülerle kurup onların hayatında
farklılık yaratmak beni her zaman heyecanlandırmıştır. Tam anlamıyla hayalim
şuan ki konumum diyemezdim ama gidişatım, deneyimlerim, çabalarım ve yaptığım
işler buraya doğru geldi. Ama şuan ki konumum, İK alanında çalışmayı düşünen
biri için çokta büyük bir sürpriz değil.
ReBorn: Peki iş hayatınızda belli başarılara imza
attığınızı görüyoruz. Siz başarının sırrını neye bağlıyorsunuz?
Bülent Bayram: Başarının sırrı bence hiç vazgeçmemek. Çünkü
hayatınızda karşınıza o kadar çok engeller çıkıyor ki; eğer engellere
odaklanıp, “Bu olmayacak galiba.” Diye bakarsanız, hiçbir şekilde başarılı
olamazsınız. Mesela, bir buz pateni yarışmasını düşünün. Yarışmaya katılan
arkadaş, düşmemeye odaklanırsa hiçbir zaman başarılı olamıyor. Belki gerçekten
düşmüyor ama şampiyon da olamıyor. Ama, şampiyon olmaya odaklanıp; bu esnada da
“Yapmamam gerekenlerden bir tanesi de; düşmemek” diyorsa bu onu başarıya
ulaştırıyor. Biraz da ileriyi görebilmek, bunu hayal edebilmek ve başarılı
olmanın ne olduğunu tanımlayabildikten sonra, oraya giden engeller doğal olarak
ortadan kalkıyor. Eğer hedefiniz belli değilse, hem siz her tarafa
gidebiliyorsunuz; hem de insanlar sizi başka yöne çekebiliyor. Ama hedefiniz
belli olduğu takdirde, zikzaklar çizseniz bile yine de doğru yolda
gidiyorsunuz. Dediğim gibi birincisi; vazgeçmemek. İki; nereye gittiğinizi
bilmek. Üç; engellere değil, hedefinize ulaşırken ki eksiklere odaklanmak. Dört
ise; mevcut kaynaklara, mevcut sistem ve süreçlere dayanarak geleceği
planlamak. Başarının tanımında; YOK ile
EKSİK çok kalın bir çizgiyle ayrılmıştır aslında. “Ben bunu yapacağım ama, bu
yok.” Derseniz hedefinize ulaşamazsınız. “Ben bunu yapacağım ama, bu eksik.”
Derseniz, hayallerinize odaklanma sürecinde; eksikleri gidermeye yönelik
çalışmalar yapar, adım adım hedefe yaklaşırsınız. Eksik demek, doğal olarak
tamamlanacak bir şey demek. O yüzden başarıya ulaşabilmek için; yok değil,
eksik demelisiniz.
ReBorn: İş hayatında başarılı olan insanları genellikle
kendini işine adamış bir şekilde görüyoruz. Sizin de evli olduğunuzu biliyoruz.
İş ile özel hayat arasındaki bu dengeyi kurabiliyor musunuz?
Bülent Bayram: Aslında ben bu soruyu özellikle Amerika’dayken
çok düşünmüştüm. O zaman çocuğumda yoktu. Benim kişisel görüşüm; ben özel
hayatımla, profesyonel hayatımı keskin bir çizgiyle ayırmalıyım diye
bakmıyorum. Eğer ben bu çizgiyi çizer, sonrasında çizgiyi aşar, ağırlığı tek
tarafa verirsem; ben kendimi mutsuz ettiğimi gördüm. Hayatın bir bütün olduğunu düşünüyorum. Ve
ben iş hayatımda işimi profesyonel bir şekilde, hakkıyla yönettiğimde, özel
hayatıma da öncelik vermem gerektiğini düşünerek; o tarafa da ağırlık
verebiliyorum. Aslına bakarsak; ben hayatımda, ağırlığı tek yöne verip,
“Ağırlığı o tarafa verdim, bu taraf eksik kaldı.” Diyebileceğim mazeretlerin
oluşmasına izin vermiyorum. Dolayısıyla iş ve özel hayat diye ayırmaksızın ben
hayatıma bir bütün olarak bakıyorum. Tabii ki aile çok önemli. Yeri geldiğinde
onlara kanalize olmak lazım. İş hayatı da bir o kadar önemli ki zamanımızın
çoğunu orda geçiriyoruz. Eğer tüm hayatınızda sahip olduğunuz başlıca değerleri
kırmızı bir çizgiyle çizip, birbirinden ayırdığınız ve bu ayrıma uyamadığınız
zaman mutsuz ve stresli oluyorsunuz. O yüzden hayata bir bütün olarak bakılması
gerektiğini düşünüyorum. Bir de ben şuna inanıyorum; ben evde nasılsam iş
yerinde de öyleyim. İş yerine geldiğim zaman, farklı bir insan olmak için
kendimi bir kalıba sokmuyorum. Enerjimi, kendimi olmadığım ama olması gereken
bir kalıba sokmaya harcamaktansa, işimi en iyi şekilde yapmaya harcıyorum. Ben,
ben olabiliyor muyum? Bu çok önemli. Mesela özel hayatında çok farklı olup, işe
geldiğinde “ben katı ver sert durmalıyım” düşüncesini savunan ve enerjisini
buna harcayan çok fazla insan var. Bir kısmı başarabiliyor. Ancak bir süre
sonra oldukça zor olmalı. İş hayatında bir şekilde samimi olmanız lazım. Samimi
olmayan liderler bunu ekiplerine ve organizasyonlarına istemeseler de yansıtıyorlar.
Aslında bu kişiler farkında olmadan bir bütünü etkiliyor.
ReBorn: Mesela insanlar şunu yapmakta çok
zorlanıyorlar; diyelim ki çok stresli bir gün geçirdiler, işten çıktıktan sonra
bunu ailelerine yansıtabiliyorlar. Ya da evde eşiyle tartıştı, çocuğuyla
alakalı bir problem yaşadı, bunu geldiğinde işine yansıtabiliyor. Ve aslında
bunu yapmak motivasyonda düşüş, ilişkilerde yıpranmalara sebebiyet veriyor.
Sizce bu ayrım nasıl yapılmalı ?
Bülent Bayram: Ben şuna inanıyorum; profesyonel hayatta, ilişkilerinizde
yaşadığınız olaylar tabi ki motivasyon düşürebilir. Ancak bunun farkında olmak
önemli. Siz evi işe, işi eve taşıdığınızda insanlar bunun farkında oluyor.
Önemli olan, sizin bunun bilincinde olabilmeniz. Ben eğer yalnız başına çalışan
bir insan olsam ve evdekini işe götürüyor olsam, sorun olmaz. Etkileyebileceğim
kimse yok. Ancak benim belli bir ekibim var. Bu aşamada ekibimin motivasyonu,
enerjisi ve benden ilham alabilmeleri çok önemli. Aynı şekilde, evde benden
ilgi ve sevgi bekleyen bir ailem var. Dolayısıyla ben evdekini işe, iştekini
eve götürerek onlara haksızlık edemem.
ReBorn: Peki, işe alımlardan da sorumlu olduğunuzu
biliyoruz. Bu aşamada dikkat ettiğiniz başlıca faktörler nelerdir?
Bülent Bayram: Tabii ki her şirketin, her firmanın aradığı
başlıca bir değer var. Fakat aslına baktığımızda hepsinin alt yapısında aynı
arayış var. Ama bazı şirketlerin ön plana çıkardıkları ve kültürlerini daha iyi
temsil ettiğine inandıkları değerler vardır. Öznel konuşacak olursak bu aşama
da bizim aradığımız başlıca 3 değer var. Bir tanesi; "Bu işi gerçekten
yapabiliyor mu?" Buda özgeçmişinde, okuduğu okulda, yaptığı işlerde,
tecrübelerinde bunu yansıtıyor. İkincisi; "Bu işi gerçekten severek yapar
mı?" Çünkü ben severek yapılan bir işin başarısızlıkla sonuçlanmayacağı,
onun bir şekilde başarıya ulaştırılacağı düşüncesindeyim. Sonuncusu ise;
"Bu organizasyona ya da bu işe uyar mı? Uyum sağlayabilir mi? Kültür
uyumu, iş yapış şeklimiz,ilişkimiz, enerjimiz birbirine yakın mı?" Her
biri işe alım esnasında önemsenecek ve dikkat edilecek faktörlerdir. Aslında iş
görüşmesine geldiğinizde; ilk aşamada el sıkışırken aranan pozisyona uyup,
uyamayacağınızı yansıtıyorsunuz. Bu
konuda, belli bir tecrübeden sonra yanılma payımız az oluyor ve uzun uzun
görüşmelere, çeşitli mülakatlara ihtiyaç duymuyoruz çoğu zaman. Biz işe alımlar
esnasında fonksiyonel uyumdan çok, kültürel uyuma bakıyoruz. Çünkü fonksiyonel
uyum kısa vadede başarıya ulaştırırken, uzun vadede fayda sağlayamıyor. Uzun
vadede başarılı olabilmek için kültürel uyum başlıca aradığımız faktörlerden
biri. Bunun için de aslında, belli testler, belli değerlendirme merkezleri
yapıyoruz ve bu aşama da klasik iş görüşmelerinden çok sunumlar, vaka
analizlerine yer veriyoruz.
ReBorn: Hayatta pişmanlıkları olan insanlar, henüz bir
yola başlamamış ve ne yapacağını bilmiyor olan insanlar, yanlış bölüm okuduğunu
düşünenler için geç mi kalındığını düşünüyorsunuz?
Bülent Bayram: Geç mi? Tabii ki değil. Nedenine gelecek
olursak; karamsar olacaksanız, beyaz bir oda da sizi karamsar yapar, siyah bir
oda da sizi karamsar yapar. Hayatınız tamamen sizin bakış açınıza göre
şekillenebilir. Her alanda olduğu gibi, ben mutluluğun iş hayatında da önemli
olduğunu düşünüyorum ve mutluluğun, hayatın bir getirisi değil; kişinin tercihi
olduğuna inanıyorum. Aynı zamanda, insanın kendiyle barışık olması
taraftarıyım. Geçmişinizle, yaptığınız hatalarla, onlardan öğrendiği derslerle
ve bundan sonra yapacaklarıyla... İnsanlar hata yapıyor; önemli olan hata
yapmamak değil, yapılan hatalardan dersler çıkarabilmek, hatanın olumsuz
tarafına değil; hatanın getirdiği dersin olumlu tarafına odaklanmak... Bunun
dışında; bundan 20 sene önce, mezun olunan okullara ve bölümlere bakılırdı ve
işe alım buna göre yapılırdı. Belli üniversiteler dışında gelen iş görüşmeleri,
özgeçmişine bakmaksızın eleniyordu. Aslında şimdi dönüp baktığımızda, insanlara
ne kadar haksızlık edildiğini görüyoruz. Ne okuduğunuz değil, okuduğunuzla ne
yaptığınız önemli. Bu aşamada istek çok önemli. Ne istiyorsunuz? İstediğiniz
bir fark yaratmaksa, nerede okuduğunuzun ve ne okuduğunuzun bir önemi yok. Ama
istediğiniz karamsar olmak, yaptığınız yanlış seçimlerden ötürü keşkelerle
yaşamaksa; onun için okumamış olmanız da, en iyi üniversitelerde onlarca bölüm
bitirmeniz de anlamsız. Sonuç aynı... Dolayısıyla bu hususta pozitif olmanız ve
nereye gideceğinizi bilmeniz çok önemli. Bazı insanlar kötü tecrübelerden
dolayı karamsarlığa düşebiliyorlar. Ancak bugün başarılı insanlara
baktığımızda, çok kötü olaylar yaşamış, her defasında sıfırdan başlamış
olmalarına rağmen bunlardan çıkardıkları derslerle belli bir konuma
gelebildiklerini görüyoruz. Hayatın sizi rüzgarın savurduğu gibi oradan oraya
savurmasına izin vermeyin, rüzgar essin ancak siz bir dala tutunun.
"Hayatta benim tek bir hedefim var, başka da bir şey istemiyorum." da
doğru değil. Bir yön belirlemeniz ve o yöne gitmeniz önemli. Ne olmak
istiyorsanız onu konuşmanız lazım. Bizim yaptığımız en büyük hata; ne
olmayacağımıza odaklanmak. Sahip olmak istemediklerimiz hakkında konuşmak,
bizim yerimizde saymamıza sebep olur. Çünkü bu aşamada biz ne yapmayacağımızı
biliyoruz, ancak bize ne yapacağımız lazım! Siz ne istediğinizi bildiğiniz ve
bunu konuştuğunuz takdirde insanlar size yardımcı oluyor. Odak noktamız, geçmiş
değil; gelecek olmalı, yaşadıklarımıza değil, yaşayacaklarımıza odaklanmalıyız.
ReBorn: Son olarak, yalnızca iş hayatında değil;
istedikleri her alanda başarılı olmak isteyen bireylere ne tavsiye edersiniz?
Bülent Bayram: Ben öncelikle, her insanın "Beni ne
heyecanlandırıyor? Beni ne mutlu ediyor? Ben ne yaparken zaman akıp
gidiyor?" sorularının cevabını bilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bunun
farkında olmak, olabilmek çok önemli. Başarının sırrı biraz da kendini
tanımaktan geçiyor. Bunun cevabını bulamıyorsanız, yalnız değilsiniz;
arkadaşlarınıza, ailenize ve çevrenizkilere sorun. "Sen beni ne
zamanlarda, ne yaparken mutlu görüyorsun?" sorusunun cevabı çoğunlukta
aynıysa bu da size yol gösterici niteliktedir. Bu aynı zamanda size farkında
bile olmadığınız bir özelliğinizle tanışma fırsatı verebilir. Hedeflere
ulaşmak; kendini tanımak, kendinle barışık olmak, kendine güvenmek, hedef
belirlemek ve yapılmayacaklara değil, yapılacaklara odaklanmaktan geçiyor.
Hedefinize ulaşmak için gerekli 15 şeyi yazın, bunların 10 tanesini yapın,
hedefinize ulaşırsınız. Aslında hepsi bundan ibaret
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder